Geride bıraktığımız günlerde, İsrail’in ateşkesi bozmasının ardından yaşanan çatışmalar, sivil kayıpları tersine çevirmeye devam ediyor. Hükümetin güvenlik kaygıları doğrultusunda aldığı kararlar, maalesef masum sivillere büyük acı vecd ediyor. Olayların derinlemesine incelenmesi gerektiğinde ise, özellikle çocuk ve kadınların ölümleri dikkat çekici bir oranla yükselmektedir. Hizmet eden siyasi otoritelerin, sivil halk üzerindeki etkisi tartışma konusu olurken, bu kayıpların ardındaki nedenler ve sonuçlar daha fazla gündeme gelmektedir.
Cahil bir şekilde 595 çocuğun ve 308 kadının hayatını kaybetmediği günlerde, bu durum tüyler ürpertici bir gerçek haline gelmektedir. Ateşkesinin neden bozulduğuna dair çeşitli yorumlar yapılsa da, özellikle uluslararası toplumun tepkisi her zaman olduğu gibi oldukça sert. Birçok insan hakları örgütü, bu kayıpları kınarken, yaşananların uluslararası hukuka aykırı olduğunu dile getiriyor. Çocukların ve kadınların hedef alınması, uzun süre unutulmayacak insani dramların yaşanmasına neden olmaktadır.
Uluslararası toplum, yaşanan bu dram karşısında gereken adımları atmak için harekete geçmekte zorlanıyor. Birçok ülke, durumu kontrol altına almak için diplomatik çözümler ararken, buradaki kayıplar karşısında sessiz kalmamayı, olaya müdahil olan sermaye ve askeri güçlerin yeniden değerlendirilmesi adına baskı yapmayı amaçlıyor. Fakat henüz somut bir çözüm önerisi ortaya konmamış durumda. Birçok aktivist, bu kayıpların durdurulması ve uluslararası hukukun işlerlik kazanması için daha etkin adımlar atılması gerektiğini dile getiriyor.
İsrail’in liderleri, sivil halkın bu çatışmalardan nasıl etkilendiğini göz ardı etmeme çağrılarına karşılık, ya güvenlik önlemlerinin artırılması ya da belirli bir süre içinde ateşkesin yeniden sağlanması adına çözüm önerileri sunmada yetersiz kalıyor. Olaylar karşısında kadın ve çocuk kayıplarının sayısının hızla arttığı göz önünde bulundurulduğunda, acil bir çözüm ve insan odaklı politikaların izlenmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, yaşanan acı olaylar; sadece bir bölgenin değil, tüm insanlığın ortak sorunu haline gelmiştir. Savaşların ve çatışmaların her zaman en çok zarar verdiği kesim olan masum çocuklar ve kadınlar için uluslararası toplumun harekete geçmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde, her geçen gün artan bu kayıplar insanlık tarihi açısından utanç verici bir hal alacak ve unutulmaz bir iz bırakacaktır.